NEVROZUN SON SIĞINAĞI; GURUR
Her çocuk, farklı düzeylerde zeka yeteneğine doğuştan sahip olarak yaşama gözlerini açar. Sahip olduğu zeka nedeniyle zihni dış uyaranlara son derece açıktır. Ancak 0-3 yaş aralığındaki süreçte henüz akıl yürütme becerisi gelişmemiş olduğu için bu uyaranları olumlu ya da olumsuz olarak ayırt edemez. Yetişkin bireyin aksine, görerek ve işiterek öğrendiklerini akıl süzgecinden geçiremeden içselleştirir. Rus Psikolog Lev Vytgosky; ‘’ Birey çevresini etkiler ancak toplum da bireyi etkiler.’’ tespitini yapar. Bu nedenle kişiliğin gelişiminde genetik özellikleri yanında çevresel etkileşimler de önemli rol üstlenir. Çocuğun sağlıklı veya nevrotik bir kişilik geliştirmesini genetik yatkınlığı yanında aile ve sosyal çevre belirler.
Henüz sözcük birikimi olmayan, ebeveynlere bağımlı durumdaki her çocuk rahatsızlığını ağlayarak ifade eder. Alt bezini kirleten bebek ağlar. Bir süre sonra acıkır ve yine ağlar. Daha sonra gaz sancısı olur yeniden ağlar. Yaşam koşulları anne- babaya her an anlayışlı ve hoşgörülü yaklaşım olanağı vermeyebilir. Kimi zaman da bebeğin temel ihtiyacı anında karşılanamaz. Anne ve bebek arasındaki sağlıksız iletişim çocuğun temel ihtiyaçlarının doyumunu engeller. Engellenen çocuk öfkelenerek daha çok ağlar. Böyle anlarda sabrı tükenen anne-babaların çocuklarına sinirli ve öfkeli tepkiler göstermesi kaçınılmaz olabilir. İlerleyen gelişim süreçlerinde ebeveynlerin yinelenen suçlayıcı tembihleri, katı disiplin anlayışı veya aşırı şımartmaları, ödül ve ceza yaklaşımındaki tutarsızlıklar çocukta zihinsel karmaşa yaratır. Bu zihinsel karmaşa BELİRSİZLİK ve GÜVENSİZLİK duygusu yaratarak KAYGI NEVROZUNA yol açar. Bu da ilerleyen gelişim süreçlerinde Nevrotik kişilik bozukluğuna zemin hazırlar.
Nevroz, bir mental bozukluk yani akıl hastalığı değildir. Bu daha çok, sağlıklı ve normal sınırlardaki bireyin zihinsel potansiyellerini verimli kullanmasını engelleyen bir bozukluk türüdür. Karen Horney Nevrozu; ‘’Yetişkin bireyin sorunlar karşısında çocuksu tepkiler göstermesidir.’’ sözleriyle açıklar. Bu tür zihinsel ve duygusal bozukluklar bireyin amaçlarına ve hedeflerine ulaşma konusunda yetersizlik ve çaresizlik duygusu yaratır. Bunun giderek derinleşmesi bireyin öz güvenini zayıflatarak öz saygısını zedeler. Ancak kişi üretkenlik için öz güvene ve manevi doyum açısından da öz saygıya ihtiyaç duyar. Zihinsel potansiyellerini sağlıklı bir şekilde kullanamayan birey Nevrotik çözümlere yönelir. Öz güven yerine, ‘’Kendine aşırı güven’’ duygusu geliştirerek nevrotik gurur duygusunun tutsağı olur. Nevrotik gurur, insanın kendi benliğine aşırı değer vermesine yol açarak başkalarının duygu ve düşüncelerini hissetme becerisini engeller. Bunun sonucunda ortaya çıkan aşağılık kompleksi başkalarını övmesine izin vermez. Kişi her an kendisiyle övünür ve övülmeyi bekler. Gururlanarak övünme ihtiyacı ile çatışan çaresizlik duygusu nevrozu daha da derinleştiren bir süreci başlatır. Aşırı gururlu birey artık kendisinden ve her kesten nefret eden öfkeli, saldırgan ve yapayalnız biri olup çıkar. Karen Horney; ‘’Nevrotik Gurur, bireyin kendisinde olduğunu ‘’varsaydığı’’ özelliklerden kaynaklanan abartılı ve akıldışı bir duygudur. Bu duygu giderek nevrotik hak iddiasına yol açar. Bunun sonucunda Nevrotik birey Tanrının, doğanın, hayatın ve çevresindeki insanların onun arzu ve ihtiyaçlarını yerine getirmesini bekler. Bu beklentisi, buna hakkı olduğu yönündeki güçlü ama temelsiz inancından kaynaklanır.’’ görüşünü savunur. Alçakgönüllülükten soyutlanmış Nevrotik gurur duygusu arka planında kendini beğenmişlik, büyüklenme ve kibir gibi olumsuz nitelikleri barındırır. Bu nedenle bir insanın sahip olmadığı halde kendisinde olduğunu varsaydığı niteliklerle gurur duyması Nevrotik bir tepki olduğu için sağlıksızdır. Bu türden gururlanmanın ‘’normal’’ olduğu yönündeki algılama hatası ise nevrozun giderek yaygınlaşmasına uygun bir ortam hazırlar. Herhangi bir konuda üstün başarı sergileyen insanlardan gurur duyması beklenir. Ancak, gerçek anlamda başarılı insanlar kendilerini övmekten kaçındıkları gibi övülmekten de mahcubiyet duyarlar. Bunun nedeni, böyle insanların gurur duygusu yerine onur duygusu geliştirmiş olmalarıdır. Çünkü onur duygusu; erdemli olmayı, alçakgönüllülüğü, öz saygıyı, dürüstlüğü ve özveriyi içerisinde barındıran bir kavramdır.