UTANMA DUYGUSU
Utanma duygusu; Bireyin içinde yaşadığı toplumun temel bir değerini, kuralını çiğnediğini; dürüst davranmadığını veya aptalca davrandığını fark ettiğinde yaşadığı duygu durumu olarak tanımlanır. Bu tanım bir anlamda sağlıklı bireyin farkındalık düzeyi ve kişisel gelişimi konusunda utanma duygusunun önemini vurgular.
Utanma duygusu çoğu zaman, her insanın doğuştan sahip olduğu sevme ve sevilme yanında beğenme ve beğenilme duygularına doyum arayışları sürecinde gerçekleşir. Bu duyguların doyumuna yönelik çözüm arayışları doğru zamanda ve uygun kişiye yönelik olduğunda karşılık bulur ve yaşamı zenginleştirerek hayat anlam katar. Ne var ki bu girişimler her zaman beklenen şekilde sonuçlanmaz ve hayal kırıklığı yaratır. Bir insanın denetimden yoksun duygusal yaklaşımları masum bir girişimi içinden çıkılması güç sorun haline getirebilir. Bu nedenle özdenetimden yoksun bu tür çabalar utanmayla sonuçlanan davranış örüntülerine yol açar. Utanma duygusu, dürtülere doyum arayışları sürecinde otokontrol işlevi görerek bireyin sosyal kurallara uyumunu sağlar. İnsan böylece toplumsal değer yargılarına, yasalara ve ahlaki değerlere uygun davranmayı kural haline getirmiş olur. Bu yönüyle utanma duygusu insanda özdenetim görevi üstlenerek bireysel ve toplumsal yozlaşmayı önler, kültürel değerleri öne çıkarır.
Öte yandan, utanma duygusunun aşırılığı bireyin yaşamını sınırlayarak sosyal ilişkilerinde sorunlar yaratır. Temelinde aşağılık kompleksi yatan aşırı utangaçlık, temel ihtiyaçlara doyum arayışları konusunda aşılması güç engeller oluşturur. 0-3 yaş arası gelişim sürecindeki çaresizlik ve yetersizlik duygusunun başarıyla aşılamamış olması yetişkin dönemde ‘’Nevrotik kaygı’’ yaratır. Genetik yatkınlık, aile ortamı ve olumsuz çevre etkileri aşağılık duygusunu derinleştirir. Bu duygu özgüveni zayıflatıp özsaygıyı zedeleyerek organizmada karşı konulması güç Nevrotik çatışmalara neden olur. Birey bu tür çatışmaların oluşturduğu zihinsel gerilimden kurtulmak amacıyla Nevrotik çözümlere yönelir. Nevrotik çözümler, kişilik özellikleri yanında genetik yatkınlığına bağlı olarak iki farklı yönde şekillenir. Utangaçlığın aşırı noktalara varması sonucu birey sosyal yaşamdan tamamen uzaklaşma yolunu seçer. İçe dönük, çekingen bir kişiliğe bürünür. Ya da zayıf özgüveni yerine yapay bir ‘’Kendine aşırı güven’’ duygusu geliştirerek asla utanmayan biri olur çıkar. Bu süreçte utanma duygusu öfke duygusuyla yer değiştirir ve bireyin yaşamında itici bir güç halini alır. Bu durumdaki birey utanılacak bir şey yaptığında olası eleştiri veya suçlamaları önlemek amacıyla saldırgan bir tutum içine girer. Giderek toplumsal değerlere, yasalara ve kurallara uyum sağlamayı zayıflık olarak algılar. Kişilik değerlerinin bu ölçüde yozlaşması sonucu bencil, kurnaz ve çıkarcı bir insan olur çıkar. Utanılacak davranışları asla utanmadan sergiler ve ahlak değerlerini hiçe sayarak yalan söyler, dedikodu yapar, iftira atar. Kendisinden farklı gördüğü, utanma duygusuna sahip kimseleri küçük düşürerek utandırmaktan büyük haz duyar.
Bireyin utanma duygusundaki zayıflama, uygun ortamlarda yaygınlaşma eğilimi gösterdiğinde kültürel yozlaşmaya yol açabilir. Bunun sonucunda kabalığın, anlayışsızlığın ve bencilliğin geçerli olduğu ilkel şiddet kültürü kaçınılmaz hal alır. Bu da insana, hayvana veya doğal çevreye zarar vermekten asla suçluluk duyulmamasının temel nedenini oluşturur.