YALANIN NEDENİ
İnsan yavrusu tüm diğer canlıların yavrularına oranla son derece aciz, yetersiz ve çaresizdir. Öte yandan diğer canlıların yavrularıyla kıyaslanamayacak ölçüde de zekidir. Çocuklar sıkça sakarlık yapar ve eşyalara zarar verirler. Bir çocuk su bardağını kazayla kırdığında annesi bunu kimin yaptığını sorunca fiziksel bütünlüğünü koruma güdüsüyle bardağı kardeşinin kırdığını söyler. Dört yaşında bir çocuk bunu yaparken yalan söylediğinin bilincinde değildir. Ama sonuçta, böyle yaparak azarlanmaktan veya fiziksel bir ceza almaktan kurtulmayı da öğrenmiş olur. Bu durumun aralıklarla tekrarı sonucunda çocuk,yalan söylemenin sorumluluktan kurtulmanın en kolay yolu olduğunu belleğine kaydeder. Çocuğa ılımlı ve sevecen bir yaklaşımla bu tutumunun yanlış olduğu anlatılmazsa, ilerleyen gelişim sürecinde Mitomani’nin temeli atılmış olur.
Mythomania (Mitomani), Psikoloji bilimi açısından hastalık derecesinde yalan söyleme alışkanlığıdır. Çoğu zaman bir Mitoman’ın uydurduğu öykülerin, söylediği yalanların gerçeğe aykırılığı kolayca anlaşılan türdendir. Ancak bazı mitomanlar yalanı gerçeklerden farkı anlaşılamayacak kadar ‘’ustalıkla’’ kurgulayabilirler. Ayrıca bir Mitoman, gerçeği söylemek işine gelse bile yalan söylemeyi tercih eder. Bu hastalık, gelişim sürecinin ilk evrelerine yapılan bir ‘’Regresyon’’ yani gerilemedir.
Bunun dışında, pek çok insan yaşadığı bir sıkıntının yarattığı kaygının zihinsel gerilimini azaltmak amacıyla kendisine ve çevresine yalan söyler. Kaygı durumunda otomatik olarak harekete geçen ve doğuştan gelen bu zihinsel süreçleri ilk olarak Sigmund Freud’ün kızı Anna Freud tespit etmiştir. A. Freud, her sıkıntılı durumda kendiliğinden devreye giren bu zihinsel süreçleri ‘’Savunma Düzenekleri’’ olarak adlandırır. Bireyin kendini kandırarak rahatlama ihtiyacına hizmet eden bu tür yalanlar oldukça masumdur. Çünkü özsaygısı örselenmiş bir insanın bu yöndeki çabaları sağlıklı bir çözüm olmasa da başka insanlara zarar vermez.
Masum insanlara zarar verebilme potansiyeli taşıyan yalanlar ise kıskançlıktan kaynaklanan dedikodulardır. Dedikodu içerikli yalanlar aynı zamanda öfkeyi, nefreti, intikam duygularını yansıtması yönüyle saldırganlık içerir. Kıskanılan birini hedef alan bu tür yalanlar genellikle küçük düşürme, karalama ve iftira niteliği taşır. Birine kasıtlı olarak asılsız ve gerçek dışı suç yüklemek şeklinde gerçekleşen iftiralar yalanların en yıkıcı olanıdır. Bu tür yalanlar Nevrotik Kişilik Bozukluğundan kaynaklanır. Nevrotik bir belirti olan kişilik bozukluğunun temeli çocukluk döneminde oluşur. Çocuklar doğaları gereği temel ihtiyaçlarının doyumu konusunda ebeveynlerine bağımlıdırlar. İhtiyaçların zamanında ve yeterince doyuma ulaştırılamaması organizmada belirsizlik ve güvensizlik duygularına yol açar. Çocuklukta sıkça yaşanan belirsizlik ve güvensizlik duygusu ilerleyen gelişim süreçlerinde Nevrotik bozuklukların temelini oluşturur. Nevroz türlerinde görülen zihinsel karmaşa, bireyin zihinsel potansiyellerini tam anlamıyla kullanmasını ve akıl yürütme becerisini olumsuz etkiler. Bunun sonucunda birey kendisini yetersiz hissederek kendisini başkalarıyla kıyaslamaya yönelir. Bu tür önyargılı kıyaslamalar ise kıskançlığın itici gücünü oluşturan aşağılık kompleksine neden olur. Giderek derinleşen aşağılık kompleksi bireyde aşırı rekabetçiliğe ve saldırgan davranışlara yol açar. Benlik algısındaki yozlaşma sonucu kendisinden üstün gördüğü hemen her kesi dedikodu ve iftiralarla çürütme çabasına yönelir. Dürüst, başarılı ve sevilip sayılan insanlarda eksiklik veya kusur arar. Dürüstlüğü saflık olarak niteler ve dürüst kimseleri dedikodularla küçük düşürerek üstünlük elde etmeğe çalışır. Üretken insanlarla alay eder, haksız suçlamalarla eleştirir ancak eleştirilmeği asla kabul etmez.
İftira ve dedikodular bir yönüyle de Nevrotik bireyin kabul edilemez itkilerini, yozlaşmış duygu, düşünce ve eğilimlerini başkalarına yansıtma işlevi üstlenirler. Kabul edilemez dürtüler kişide derin suçluluk duygusu yaratır. Nevrotik birey, suçluluk yaratan bu yönlerini dedikodu ve iftira yoluyla başkalarına yansıtarak zihinsel gerilimden bir süreliğine kurtulma çabası güder.